SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

Avrupa’da hükümet dışında bir alan “non governmental organizations”,

ABD’de özel sektör dışında bir alan “non-profit sector”

 Türkçede siyasal alanın dışında, sivil topluma referans vererek  “Sivil Toplum Kuruluşları” olarak tanımlanıyor.

STK’LARIN ÖZELLİKLERİ

Özetle, STK’ların en belirgin özellikleri, hükümetlerden, kamu makamlarından ve siyasi partilerden bağımsız olmaları, ikincisi ticari çıkar gözetmemeleri ve kar amacı gütmemeleridir.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

Bu durumda sivil toplumu, devlet ve piyasanın dışında kalan (aile dışı) alan olarak tanımlamak mümkün.

Özel sektör

Devlet

Aile

Sivil Toplum

STK’LARIN ÖZELLİKLERİ

STK’ların nihai amaçları topluma bir hizmet sunmaktır.

Sivil toplum kuruluşlarının kendi aralarında ya da başkaları üzerinde bir iktidar oluşturma arayışında bulunmamaları önemli bir özelliktir.

İşbirliği yapma gereksinimleri ise eşitler arası ortaklık ilişkileridir.

Sivil toplum kuruluşları yurttaşların özgür girişimleridir.

 Bireysel özgürlüğün ortadan kalkmadığı grupları sivil toplum örgütleri olarak algılayabiliriz. Örneğin inanç temelli gruplarda bireysel özgürlükten söz etmek güç olabilir.

Sivil toplum kuruluşlarının açık ve belli bir konularında uzmanlaşmıştırlar.

 Örneğin çevre, kadın, eğitim, gençlik STK’ları gibi.

STK’LARIN ÖZELLİKLERİ

Ayrıca, STK’lar toplumda ezilen grupları savunmayı üstlenebilir.

Kadın kuruluşları, sokakta yaşayan çocuklar, göç dernekleri vb. STK’ların temel işlevi mutlaka üyelerinin kendi yararları için çalışmak değildir.

STK’LARIN ÖZELLİKLERİ

Üye olunması sınırlı olan, üye olmak için belirli bir eğitim ya da meslek alanından olmayı gerektiren kuruluşlar da dernek ya da vakıf olarak örgütlenmektedir.

Örneğin çeşitli okulların mezunlar dernekleri, belirli bir ekonomik alanda faaliyetini sürdüren

işadamları dernekleri sivil toplumun alanı içindedirler. Dernek olarak örgütlenirler.

STK’LARIN ÖZELLİKLERİ

STK’lar daha çok, doğrudan kendisinin yararlanmayacağı bir alanda, kapsamı belli ve sınırları belli olan konularda hizmet üretmektedirler.

 STK’ları, kendi çıkarlarını savunmak isteyen çıkar grupları ya da kendi temsil ettikleri gruplarının savunuculuğunu yaparak kendilerine sağlanan yararları artırmak için çalışan demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri, sendikalar gibi örgütlerden ayırmakta yarar vardır.

Tarihsel olarak sivil toplum

 Avrupa tarihinde, ortaçağdan modern çağa geçerken, modern toplumun tanımlayıcı sivil toplumla ilişkili üç temel ögeden söz edebiliriz.

Birinci öge, sanayi toplumunun ortaya çıkışıyla, ve üretimin merkezi otoritenin dışında örgütlenebildiği pazar ekonomisinin gelişmesi ve güçlenmesidir. Bu süreçte sivil toplum şehirde yaşayanların, şehirlilerin oluşturduğu serbest pazar ile özdeşleşir.

İkinci öge ise birey kavramıdır.

Bu kavram modern toplumla ortaya çıkıyor. Modern zamanlardan önce bütün kimlikler kan ilişkilerine, geleneğe, yahut dine göre ayarlanmış olduğu için, siz doğuştan ya köylüsünüz, ya da aristokratsınızdır ve sosyal mobilizasyonunuz yoktur. Yani bireyin aristokrasiye karşı kendi özgür üretimini/ticaretini yapma mücadelesini veren, pazarda bir yeri olan burjuvalar olduğunu görüyoruz.

Birey denildiği zaman, tarihsel olarak burjuva anlaşılıyor. Yani modern çağa geçişte, Avrupa toplumunda, köylü olmayan, asil olmayan, sosyal mobilitesi olan, pazarda yer alan erkekler burjuvalar. Birey kavramıyla burjuva kavram ı beraber gidiyor. O yüzden de, sivil toplumun ilk ortaya çıkışında, burjuvaların var olan aristokrasiye kar ş ı mücadelesinde, aristokrasiden belli haklar kazanmasından konuşuyoruz.

Bu nedenle sivil toplum devletin merkezi otoritenin yönetimi dışında olan toplumdur ve tarihsel olarak pazarla, piyasa ile bağlantılı olarak ortaya çıkan bir kavramdır.

Tarihsel olarak sivil toplum : Türkiye

Avrupa’da modern topluma geçi ş, güçsüzle şen merkezi otorite, şehir devletlerinin yaygınlaşması ve burjuvazinin yükselmesi dönemi içinde; yaşadığımız coğrafyada Doğu Roma, Bizans ve daha sonra Osmanlı gibi güçlü merkezi otoriteler var, ve buralarda piyasa, burjuva ve mülkiyet hakkı gibi gelişmeler yaşanamıyor. Tarihsel olarak sivil toplum: Türkiye  Doğu’nun merkezi otorite anlamında orta çağ boyunca güçlülüğü, buna kar ş ı n Bat ı’nın merkezi otoritesinin zayıflaması, bugün Bat ı’nın gücü (örgütlü ve güçlü bir sivil topluma sahip olabilmesi anlamında) Doğu’nun ise güçsüzlüğü (zayıf ve örgütsüz bir sivil toplum) olmuştur. Tarihsel olarak sivil toplum: 1970’ler „ 1970’lerden başlayarak sivil toplum-demokrasi ilişkisinin kurulmaya başlandığı görülüyor. Özellikle Doğu Avrupa’da ve Latin Amerika’da oluşan totaliter rejimlerden demokratik rejimlere geçmekte sivil toplumun rolü ön plana çıkıyor. Sivil toplum, askeri rejimden kurtulmanın ve demokrasiye geçmenin en önemli aracı olarak düşünülüyor. Sivil toplumun görevi toplumda demokrasiyi yaygınlaştırmak, demokrasiye geçişi sağlamak.

Tarihsel olarak sivil toplum: 1970’ler  

Sivil toplum, örneğin Doğu Avrupa ülkelerinde, Sovyet rejimi altında, onunla beraber işleyen otoriter rejimlere karşı ikinci bir yaşam alanı olarak tanımlanıyor. Sivil toplum devlete karşı alternatif bir yaşam alanı. Bu yaşam alanında bireysel özgürlükler oluşur. Sivil toplum(un), devleti demokratikleştirmek, devleti şeffaflaştırmak, devleti topluma karşı sorumlu bir yönetim aygıtına dönüştürmek işlevini yükleniyor.

1970’ler

Demokratikleşme

Devletin şeffaflığı – sorumluluğu

Bireysel hak ve özgürlükler

Bu dönem Türkiye’de parlementer rejimde, demokratik seçimlerin işletilmesinde,  bazı ara dönemlerin yaşanmasına rağmen, önemli eksiklikler yok.

Bu dönem Türkiye için sivil toplum örgütlerinde çok demokratik kitle örgütlerinin ön planda olduğu, demokratikleşme için kitlesel birlikteliklerin, sendikalar gibi, TMMOB gibi kurumların etkin olduğu bir dönem.

Tarihsel olarak  Sivil toplum: Türkiye

Tarihsel olarak sivil toplum: 1990’lar

 1990’l ı yıllar demokrasiyi topluma yerleştirme mücadelesi ; yahut demokrasiyi derinleştirme mücadelesi olarak anlaşılabilir. Demokrasiyi toplum içinde sadece bir siyasal rejim olarak değil, aynı zamanda devlet-sivil toplum ilişkilerinin bir örgütlenme tarz ı olarak düşünmek olarak anlaşılmalıdır. Örnek vermek gerekirse, demokrasi fikri, partilerin olması, bu partilerin özgür olarak seçimlere girebilmeleri, bu seçimlerin özgürlüğü ve sürekliliğinin anayasal güvence altında olması, muhalefet partisinin parlamentoda temsil edilebilmesi vb. gibi özelliklerden ibaret değildir.

 Kaynak : ( Derleyen Prof.Dr. Nurhan Yentürk)



Bir yanıt yazın